Hüseyin KUBAT

Hüseyin KUBAT

SABIR

09 Aralık 2024 13:07 Boğaziçi Eğitim Derneği 306

                                                                                                                                               SABIR

Sözlükte “engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak” anlamlarındaki sabır kelimesinin ahlâk terimi olarak “üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme; olumsuzlukları olumlu kılmak için gösterilen metanet” gibi mânalara geldiği, karşıtının ceza‘ (telâş, kaygı, yakınma) olduğu belirtilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu kelimeler karşıt kavramlar şeklinde geçmektedir (İbrâhîm 14/21). Sabır akıl ve zekânın, ceza‘ âcizliğin bir ifadesi sayılmıştır. Buna göre, düşünen bir kimse haramlardan sakınma konusunda gösterilen sabrın Allah’ın azabına sabretmekten daha kolay olduğunu bilir. Sabır “nefsi telâştan, dili şikâyetten, organları çirkin davranışlardan koruma, nimet haliyle mihnet hali arasında fark gözetmeyip her iki durumda sükûnetini muhafaza etme, Allah’tan başkasına şikâyette bulunmama” şeklinde de tarif edilmiştir. Gazzâlî sabrı “din duygusunun nefsânî arzu ve tutkuların baskısına karşı direnç göstermesi” diye tanımlar. (DİA).

Kur’ân-ı Kerîm’de sabır kavramı on beş âyette geçmektedir. Ayrıca yüze yakın âyette aynı kökten çeşitli isim ve fiiller yer alır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṣbr” md.). Kur’an’da  sabrın önemi üzerinde durulmakta, sabırlı davrananlar övülmekte ve onlara verilecek mükâfatlar anlatılmaktadır. Kur’an’da Allah insanları korku, açlık, yoksulluk, yakınların ölümü, ürün kaybı gibi musibetlerle imtihan edeceğini belirtiyor. Bu musibetlere sabredenleri ve Allah’a teslim olanların rablerinin lutfuna, rahmetine ve ebedî kurtuluşa erecekleri müjdelenir (Bakara 2/155-157; ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/142; Muhammed 47/31). Sabretmek çok hayırlı bir davranıştır. "Cezalandırmak isterseniz size yapıldığı kadarıyla cezalandırın, fakat sabır gösterirseniz bilin ki sabırlı davrananlar için bu muhakkak daha hayırlıdır." (Nahl 16/126). Sabır dini tebliğde gayret eden ve sebat gösteren peygamberlerin niteliklerindendir. "Azim ve kararlılık sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret. Onlar için de acele etme. Başlarına geleceği vaktiyle söylenen şeyleri gördüklerinde sanki gündüzün kısa bir süresini yaşamış gibi olacaklar. Tebliğ konusu işte budur; hiç günaha sapanlardan başkası helâk edilir mi?" (Ahkāf 46/35). Bir insanın kendisine kötülük edenleri âdil bir şekilde cezalandırması en tabii hakkıdır, ancak sabretmesi daha hayırlıdır. Sabretmek gerekir, bu da ancak Allah’ın ihsanı sayesinde olur (Nahl 16/126-127). Allah, müşriklerin aşağılayıcı davranışlarına katlanan müslümanları sabretmelerinin mükâfatı olarak ebedî kurtuluşa ulaştıracağını bildirmiştir (Mü’minûn 23/110-111). Kendilerine kötülük yapanlara sabırla muamele edip kötülüğe kötülükle karşılık vermeyenlere düşmanlarının hile ve tuzakları asla zarar vermeyecektir (Âl-i İmrân 3/120). Özellikle savaş anında sabredip disiplinli davranan müslümanları Allah melekleriyle destekleyeceğini vaad etmiştir (Âl-i İmrân 3/125). İyiliği tercih edip kötülükleri güzellikle karşılamaya çalışanlar, böylece düşmanlıkları dostluğa çevirenler, bunu ancak sabretmeleri ve sabrı ahlâk, huy haline getirmekle başarabilir (Fussılet 41/34-35). Hz. Lokmân oğluna; “Namazı özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte bunlar kararlılık gerektiren işlerdir”. (Lokmân 31/17) şeklinde öğüt vermiştir. Kur’an hayatta insanın başına gelen musibetlerin bir imtihan olduğunu, bu imtihanı sabredenlerin kazanacağını bildirmiştir. (Furkān 25/20). Bu sebeple müslümanlar Allah’tan sabır dilemeli (Bakara 2/250) ve kendileri sabırlı davrandığı gibi birbirlerine de sabrı tavsiye etmelidir (Beled 90/17; Asr 103/3). Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın sabredenlerle beraber olduğunu (Bakara 2/153, 249; Enfâl 8/46), onları sevdiğini (Âl-i İmrân 3/146), sabır ve takvâlarıyla güzel davranışlarda bulunanların ücretlerinin asla ziyan edilmeyeceğini (Hûd 11/115; Yûsuf 12/90), onlara mükâfatlarının fazlasıyla verileceğini (Nahl 16/96), sırf Allah rızası için sabredenleri meleklerin tebrik edeceğini (Ra‘d 13/20-24) ifade etmektedir.

Sabır konusu hadislerde de geniş bir şekilde yer almaktadır. Ebû Mâlik el-Eş"arî"nin naklettiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “…Namaz bir nurdur, sadaka bir burhandır, sabır bir ışıktır…” (M534 Müslim, Tahâret, 1)  Bu hadiste sabrın kişiyi telâştan ve yanlış işler yapmaktan koruyan bir ışık olduğu  “Sabır ışıktır” sözüyle ifade edilmiştir (Müslim, “Ṭahâret”, 1; Tirmizî, “Daʿavât”, 85). Hz. Peygamber, kendisinden sürekli yardım isteyenlere yardım ettikten sonra yine de istemeleri üzerine onlara afif olmalarını, müstağni davranmalarını ve sabırlı olmak için çaba göstermelerini öğütlemiş; böyle yapmaları halinde Allah’ın kendilerine yardım edip ihtiyaçtan kurtaracağını bildirmiş, “Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet verilmedi” buyurmuştur (Buhârî, “Zekât”, 50;  Müslim, “Zekât”, 124). Çocuğunu kaybetmenin acısıyla ağlayan bir kadına Rasûlullah’ın, “Allah’tan kork, sabırlı ol!” sözüne karşılık, “Benim derdimden sen ne anlarsın!” şeklinde tepki gösteren kadın, daha sonra kendisine nasihat edenin Rasûlullah olduğunu öğrenince ondan özür dilemiş, bunun üzerine Hz. Peygamber, “Sabır ilk sarsıntı sırasında gösterilen metanettir” buyurmuştur (Müslim, “Cenâʾiz”, 14, 15). Başka bir hadiste Rasûl-i Ekrem sıkıntıya uğramanın istenen bir durum olmamakla birlikte böyle durumlar başa geldiğinde sabırlı olmayı öğütlemiştir (Buhârî, “Cihâd”, 112). Hz. Ali’nin, “Allahım! Senden sabır diliyorum” dediğini duyan Rasûlullah, “Bu sözünle Allah’tan ağır bir imtihan istemiş oldun; O’ndan âfiyet dile!” buyurmuştur (Tirmizî, “Daʿavât”, 93).

Kur'ân-ı Kerîm'de çok zikredilen sabır, insan tabiatına aykırı olan zorunlu hallere uymak ve güçlüklere karşı koymak demektir. Sabrın gâyesi, beklenmedik olaylar, içine düşülen güçlükler karşısında tedirgin olmamak, paniğe kapılmamak ve tahammül göstermektir. Allah Teâlâ sabredenlere mükâfatını hesapsızca vereceğini müjdelemiş ve onları övmüştür. Mü'minler, çoğu zaman sırf inandıkları için Allah düşmanlarının zulüm ve kötülüklerine hedef olurlar; çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. İşte bu durumda sabır, mü'minin güç kaynağı, imanının koruyucusudur. Hz. Musâ'ya inananlara Firavun eziyet etmek isteyince onlar: "Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür." (Araf 7/126) diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz ve ilk Müslümanların, yapılan işkence ve eziyetlere nasıl sabır ve tahammül gösterdikleri bilinen bir husustur.

Sabrı İslam alimleri genel olarak üç  kategoride değerlendirmişlerdir. 1. Iyilikleri yapmada sabır 2. Kötülüklere yaklaşmamada sabır 3. Musibetlere karşı sabır. Iyilikleri yapmak sabır olduğu gibi kötülüklere yaklaşmamak da sabırdır. Ayrıca musibetlere karşı da sabretmek gerekir. Aslında musibet istenmez ancak musibete maruz kalınınca sabretmek gerekir. İbadetlerin nefsimize ağır gelen yönleri de sabırla hafifler. Böylece huzur içinde günde beş vakit namaz kılar, sıcak yaz günlerinde hiç bir sıkıntı duymadan oruç tutarız. Diğer ibadetler ve ahlâkî davranışlarda böyledir. Aşağıdaki âyetler bunu göstermektedir: "Her kim sabreder ve suçu bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir." (Şurâ, 42/43). "İçinizden mücahitleri (gayret eden, caba sarfeden, çalışıp çabalayanları) ve sabredenleri belirtelim diye sizleri mutlaka imtihan ederiz. Haberlerinizi de denetleriz." (Muhammed, 47/31). İnsanın, kendisine zor gelse bile, iyi olanı, faydalı olanı seçmesi, sabır ve tahammülle onu yerine getirmeye çalışması çok güzel bir davranıştır. Ayrıca insanlar hayat boyunca, bolluk veya yokluk içinde kalabilir, sağlıklı iken hastalanır, herhangi bir felâketle karşılaşabilir; bütün bu durumlarda insanın en büyük dayanağı sabırdır. Aksine davranış, insanı Allah Teâlâ'ya isyana ve nankörlüğe sürükler. Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmuştur: "Doğrusu kim Allah'tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatı boşa çıkarmaz." (Yusuf, 12/90).

Sabır,  her şeye boyun eğmek, yapılanlar karşısında sessiz kalmak değildir. Sabır direnmek, doğruda, hakta sebat etmektir. Zulme karşı koymak, haksızlık karşısında susmamaktır. İyilikleri yapmada ısrar etmek, hakkı yaşama ve yaşatmak konusunda dirençli olmak demektir. Doğru yolda yürümekten vazgeçmemek, doğru yolda yürümeye devam etmektir. Ibadetlere devam etmek, yanlış olanı, yasak olanı yapmamaktır sabır. Başarıya ulaşmanın anahtarı sabırdır. Hedefe ulaşmak için yürümek, çabalamak, gayret etmek gerekir. Önümüze çıkan engelleri aşmaya çalışmak için direnmek, sabretmek lazım. Amacımıza ulaşmak için yapılması gereken çaba, gayret, fedakarlık sabırdır. Sabırla bütün zorluklar halledilmekte, her türlü engel aşılmaktadır. Onun için atalarımız: "Sabırla koruk, helva olur." demişlerdir. İslam’da övülen ve tavsiye edilen sabır, iman ve salih amelle hak ve hayır yolunda sabırdır ki bu, şecaat, sadakat, mertlik şiârıdır. Yoksa her kötülüğe katlanmak, her zillete boyun eğmek, pislikler içine düşüp de her ne pahasına olursa olsun, ondan çıkmaya, kurtulmaya çalışmamak, çabalamamak, batılda, fenalıkta ne olursa olsun, saplanıp kalmak ve şerre rıza demek olan atalet, zillet ve meskenet ile çöküşten ibaret bulunan duygusuzluk değildir. İslam’da övülen ve tavsiye edilen sabır, bir dinamizm, bir hareket, bir direnç ve bir kurtuluş kaynağıdır. En çetin imtihanlardan başarıyla çıkmayı sağlayacak bir anahtardır. Başa gelen musibetlerden, felaketlerin sıkıntılarından, bunalımlarından ancak sabırla çıkılabilir. Günahların, masiyetlerin karanlığına sabırla düşülmez. Nefse ağır gelen taatların  meşakkatlerine sabırla katlanılır ve aydınlığa kavuşulur. Ciddi bir işte başarıya ulaşabilmek ve güzel sonuçlar elde edebilmek, ancak sabırla mümkün olur. İlim adamlarının benzetmesiyle günahlar, zehirli tatlılar gibidir. İnsan onların göz alıcılığına dayanamaz ve sabredemeyerek tadarsa manen zehirlenmiş olur. Halbuki sabredenler, bütün çekiciliklerine rağmen o zehirli tatlılardan yemezler. Çünkü onlar bilirler ki Cehennem şehvetlerle perdelenmiş günahların cazibesinin arkasına saklanmıştır. Allaha hakiki manada kulluk da sabırla olur. Güzel güzel ameller yapabilmek, taatlar işlerken karşılaşılacak meşakkat ve külfetlere severek katlanabilmek, Allah yolunda mücahede edebilmek, iyiliği emir kötülüğü nehiyde yer alabilmek hep sabır ister. Sabreden başarır. Hedeflenen güzel sonuçlara sabırla ulaşılır. Sabredenler kolay kolay kaybetmezler. Bu yüzden zafer de sabırla elde edilir. Sabredenler yaptıklarının karşılığına daima en güzel bir şekilde nail olurlar. Çeşitli buluşlar yaparak insanlığa hizmet edenler, bu buluşlarını uzun süre sabırlı çalışmalar sonucunda ortaya koymuşlardır. Nice güzel eserlerin ve buluşların arkasında hep sabır vardır. İşte böyle mükemmel sabır örnekleriyle bir çok karanlıklar aydınlatılabilir, insanlığa ışık saçılır. Müminin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir musibet gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur. (Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 27).

 Başarı, sabrın sonunda elde edilen bir nimettir. Sabır, acıyı, yüzünü ekşitmeden yudum yudum sindirmektir. Sabır; Haksızlıklara boyun eğmek, tepki göstermemek değil; Dayanıklı olmak Zorlukları göğüslemektir. Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Al-i İmran:200). Sabır; Müslüman'ın öz sermayesidir, Yaratılışında mevcut olan potansiyel güçtür, Mü’min, başkasına sabrı tavsiye etmekle onu da ışıklandırmış olur. Sabır; Dünya huzuru için gerekli bir destek, ahiret nimetlerine götüren en sağlam yoldur. Çünkü sabır, kötü düşünce ve arzulara set çeken ve Allah’ın yardımını davet eden bir davranıştır. Kur’ân-ı Kerimde şöyle buyruluyor; Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir, Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakı tavsiye denler ve sabrı tavsiye denler müstesnadır. (Asr, 103/1-3)

Sabırla meskenet ve zilleti birbirinden ayırmak gerekir. Bu bakımdan her şeyden önce sabır kavramının iyi ve doğru anlaşılması, bilinmesi gerekmektedir. Hayat esasen bir mücadele, bir çaba, bir gayret sürecidir. Sabır ise bu mücadelede kaybetmemek ancak başarmak için en önemli direnç kaynağıdır. Zaten sabır direnmektir. Sabır akıl ve zekanın, ceza' acizliğin bir ifadesi sayılmıştır. Buna göre, düşünen bir kimse haramlardan sakınma konusunda gösterilen sabrın Allah'ın azabına sabretmekten daha kolay olduğunu bilir. "İnsan kendi mutlu olabilme imkânını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir. Ve önemli olan yaşanılan "an"dır. Onu ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir." (Mektuplar, Cahit Zarifoğlu).

 

Yorum Ekle

İlk Yorumlayan Siz Olun!

YAZARIN SON 5 YAZISI

Tüm Yazıları
Boğaziçi Eğitim Derneği

Boğaziği Eğitim Derneği Kurumsal Web sitesi.

Boğaziçi Eğitim Derneği

İstiklal Mah. Hamikoğlu Sok. No:16
44320 Battalgazi / Malatya

Dernek Yazılımı: Medya İnternet™ - Dernek Sitesi Kulga © Tüm Hakları Saklıdır.