Hüseyin KUBAT

Hüseyin KUBAT

KÜFÜR, İNKÂR, NANKÖRLÜK, TEKFİR

10 Aralık 2025 15:28 Boğaziçi Eğitim Derneği 78

Kur’ân’da kâfir kelimesi, sadece “Allah’a inanmayan” anlamında değil, daha geniş bir çerçevede kullanılmaktadır. Kur’an’da “kâfir” genellikle Allah’ın varlığını, birliğini veya nimetlerini bilip bunları reddeden, hakikati örten, gizleyen ve nankörlük yapan kimseler için kullanılır. Kavramın Anlam Katmanları; İnançsızlık. Allah’ı, peygamberleri, ahireti inkâr edenler, Nankörlük. Allah’ın nimetlerini görmezden gelen, şükretmeyenler (İbrahim 14/7) ve Hakikati gizlemek. Bile bile doğruyu örtenler (Bakara 2/42). Bu anlamda tohumu ekerken toprağa gizlediği için çiftçiler küffâr ismiyle anılmıştır. (Hadîd 57/20). Bunun yanında Kur’an’da kâfirler için kullanılan bazı ifade ve mecazlar da geçmektedir. Ölü (En’âm 6/122) Hakikate kapalı. Kör, sağır, dilsiz (Bakara 2/18) Gerçeğe karşı duyarsız. Kalplerinin mühürlü olması (Bakara 2/7), İnatla hakka kapalı olmaktır. Ayrıca Kur’an’da kâfirlerin akıbeti ile ilgili olarak şunları söylemek mümkündür: Ahirette azap görme (Âl-i İmrân 3/4, Teğâbun 64/10), Dünyada kalpte huzursuzluk ve daralma (Nahl 16/106, En’âm 6/125) ve İman edenlere düşmanlık yapmak. (Mücadele 58/22). 

Kur’ân-ı Kerîm’de küfür kavramı kök halinde otuz sekiz âyette kırk defa geçmekte, bunun yanında çok sayıda âyette aynı kökten türemiş fiil ve isimler bulunmaktadır. Kur’an’da cahd (bilerek inkâr etmek), işrâk (ortak koşmak) ve tekzîb (yalancı kabul etmek) kavramları da küfür mânasında kullanılmış, ayrıca tuğyân (haddi aşmak, azmak), zulm (haksızlık etmek, yersiz hareket etmek), ism (günah işlemek) ve fısk (belli bir sınırı aşmak, hak yoldan ayrılmak) kavramlarına küfrü ve inanmayanları nitelemek için yer verilmiştir. Sözlükte “örtmek, gizlemek; nankörlük etmek” gibi mânalara gelen küfr (kefr, küfûr, küfrân), terim olarak genellikle “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği hususlarda peygamberi tasdik etmemek, ona inanmamak” diye tanımlanır. Küfrü benimseyene “fıtrî yeteneğini köreltip örten” anlamında kâfir denilir. “Bilmemek, yadırgamak” mânasındaki nükr kökünden türetilen ve “kabul etmemek, reddetmek, hoş görmemek” anlamına gelen inkâr da küfür karşılığında kullanılmakta olup bu tavrı sergileyene münkir adı verilir. Kur’an’da tohumu toprağa atıp gizleyen çiftçilerden (küffâr) bahsedilirken (Hadîd 57/20) ve Allah’a şükredip nankörlük edilmemesi emredilirken de (Bakara 2/152; Rûm 30/34) küfr kökünün türevlerinin sözlük anlamıyla kullanıldığı görülmektedir.(DİA).

Kâfirlerin özellikleri ayetlerde hem inanç hem de ahlâkî davranışlar açısından anlatılır. Kur’an’a göre kâfirlerin başlıca özelliklerini şöyle sıralayabiliriz. Hakkı bilerek inkâr etmek: Onlara uyarıda bulunmak veya bulunmamak fark etmez; iman etmezler. Kalpleri mühürlenmiştir. (Bakara 2/6-7). Kibirlenmek: Kalplerinde büyüklük taslarlar, Allah’ın âyetlerini kabul etmezler. (Nahl 16/22-23). Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanlar ayetlerden yüz çevirir. (A’raf 7/146). Dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmek: Dünya hayatını ahirete tercih ederler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar. (İbrahim 14/3; Yunus 10/7-8). Aldatıcı söz ve yeminlerle insanları kandırmak: Yalan yere yemin ederler, kalpleri başka şeyler taşır. (Münafıkun 63:1-2). Tatlı sözlüdürler, ama art niyetlidirler, fesat çıkarır ve kötülük yaparlar.(Bakara 2/204-206). Bozgunculuk çıkarmak: Biz ıslah edicileriz” derler, oysa bozgunculuk yaparlar. (Bakara 2/11-12; Maide 5/64). Nankörlük yapmak: Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız, ama insanlar çok nankördür. (İbrahim 14/34). Şükretmeyip inkâr ederler. (Bakara 2/152-153). Hakkı gizlemek veya çarpıtmak: Hakkı bâtılla karıştırıp gizlerler. (Bakara 2/42; Al-i İmran 3/71). Allah’a ve O’nun Rasulüne düşman olmak: Allah’a ve Rasulüne karşı çıkanlar en aşağılık kimselerdir. (Mücadele 58/20). Onlar Allah’ın ve sizin düşmanınızdır. (Enfal 8/60). Ahireti yalanlamak: Din gününü yalanlarlar. (Mutaffifin 83/10-12). “Sadece dünya hayatımız var, diriltilmeyeceğiz” derler. (En’am 6/29). Kalpleri, gözleri ve kulakları hakikate kapatmak: Gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler. (A’raf 7/179; Casiye 45/23).

Kur’ân’da Allah’ın küfre rızâ göstermeyeceği belirtilmiştir. (Zümer 39/7). Aynı zamanda inanmak veya inkâr etmekte insanların özgür olduğu, irade hürriyetine sahip olduğu da belirtilmektedir. (Kehf 18/29). Kâfirlerin küfürdeki ısrarlarına rağmen Peygamberimiz (sav)'den defalarca, inanmak için değil, sırf O'nu sıkıntıya sokmak ve zor durumda bırakmak için mûcize istedikleri bildirilmektedir. (En‘âm 6/37, 109; İsrâ 17/90-95). Ayrıca Kur’an’da, kâfirlerin çeşitli âyetlerde, düşünüp ibret almalarını ve inanmalarını sağlamak için kendilerine gösterilen misallerden bahsedilmektedir. (En‘âm 6/65; Yûnus 10/5-6, 67; Yûsuf 12/105; Ra‘d 13/2-4). Bütün açıklama ve delillere rağmen küfürde ısrarlı olanların amellerinin boşa gideceği belirtilmiştir. (Mâide 5/5; A‘râf 7/147; Zümer 39/65;). İnkâr ederek, kâfir olarak ölenlerin âhirette hiçbir şekilde kurtukamayacakları ve acıklı, çetin bir azapla karşılaşacakları belirtilmiştir. (Âl-i İmrân 3/91; Mâide 5/36; Meâric 70/11-18). Aynı zamanda bu nankör inkârcıların cehennemde ebedi kalacakları, cezalarının hafifletilmeyip artırılarak, Allah, melekler ve insanlar tarafından lanetlenecekleri ve değer verilmeyecekleri belirtilmiştir. (Bakara 2/161-162).

Kur’ân’da ibadetleri terk etmenin, özellikle namazı kılmamanın, imanı zedeleyen ve kişinin âhirette azaba uğramasına sebep olacak çok büyük bir günah olduğu açıkça belirtilir. “(Mücrimlere) Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi? (Onlar) Namaz kılanlardan değildik” dediler. (Müddessir 74/42-43). “Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki namazı bıraktılar ve şehvetlerine uydular; işte onlar azgınlıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Meryem 19/59). Hz. Peygamber (sav) namazın imandan sonra en önemli ibadet olduğunu vurgulamış ve terk edilmesini çok ağır ifadelerle uyarmıştır: “Kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır.” (Tirmizî, Îmân 8). “Namazını terk edenin İslâm’da nasibi yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned 5/346). İslâm âlimleri genel olarak namaz kılmayan kimsenin küfre girmediğini ancak, büyük günah sahibi olduğunu belirtmişlerdir. Şunu da unutmamak gerekiyor ki, İslâm tarihinde sadece namazı terketmenin imanı ortadan kaldırıp, kaldirmadığı tartışma konusu yapılmıştır. Bu da,  namazın diğer ibâdetlerden çok önemli ve faklı olduğunu ortaya koymaktadır.

Tekfir, Müslüman olduğu bilinen bir kimsenin kâfir olduğuna hükmetmektir. Kur’ân ve Hz. Peygamber (sav), bireylere Müslüman olduğu bilinen hiç kimseyi tekfir etme yetkisi vermemiştir. Nitekim âyet-i kerîmede “Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek 'Sen mümin değilsin' demeyin…” (Nisâ, 4/94) buyrulmaktadır. Ayrıca bir hadis-i şerifte Kelime-i Tevhid’i söyleyenlerin ve kıbleye yönelip namaz kılanların müslüman kabul edileceği, Allah (cc) ve Rasûlü’’nün (sav) koruması altında olacağı ifade edilmektedir (Buhârî, Salât, 28 (391). Tekfir konusunda İslâm’ın temel yaklaşımı, kendisini müslüman olarak tanımlayan bir kişiyi küfre nispet etmemektir. Bir kimseye müslüman isminin verilmesi, onun Ehl-i Kıble oluşu ve Kelime-i Tevhid’i tasdik etmesiyle ilgilidir. Yani “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlullah ” düstûrunu kabul edip benimseyen ve dile getiren herkes mümin olarak kabul edilir. İnsanların kalplerini Allah'tan başkası bilemez. Bir kimse, dinin emir ve yasakları konusunda ihmalkâr davransa bile İslâm dışında görülemez ve küfürle itham edilemez. Şunu unutmayalım ki bizler sayım memuru değiliz. Kimin mümin, kimin kâfir, kimin münâfık olduğunu belirlemek gibi bir görevimiz ve yetkimiz yoktur. Hak ve doğruyu gücü nispetinde anlatmak her müslümanın görevidir. Hidâyet ise Allah’a aittir.

Yorum Ekle

İlk Yorumlayan Siz Olun!

YAZARIN SON 5 YAZISI

Tüm Yazıları
Boğaziçi Eğitim Derneği

Boğaziği Eğitim Derneği Kurumsal Web sitesi.

Boğaziçi Eğitim Derneği

İstiklal Mah. Hamikoğlu Sok. No:16
44320 Battalgazi / Malatya

Dernek Yazılımı: Medya İnternet™ - Dernek Sitesi Kulga © Tüm Hakları Saklıdır.